3 Ocak 2013 Perşembe

Koklamak

Üzerindeki bu parfüm kokusunu çok özlemişim. Bazen sokakta yürürken kafamı arkaya çevirip yanımdan geçen kadının kim olduğuna bakıyorum aynı kokuyu alınca. Pavlov'un köpeği gibi şartlandırıyor, beni sevişmeye davet ediyor bu koku. Arkadan senin vucüt hatlarını göremeyince çok kısa bir iç çekiyorum ardından önüme dönüp yoluma devam ediyorum. Kıvırcık kırmızı saçlarına dokunuyorum kokuyu dağıtıp içime çekmek için. Elimi kot pantolonunun ön düğmesi açıp ıslak iç çamaşırına dokundururken, burnum kulak arkana, boynuna ve omuzlarında dolaşıyor. Ellerim iki bacağının arasındaki tüm kıvrımlar ve deliklerini keşfederken, başım kendimden geçercesine seni öpüyor, kokluyor.

Koku filmindeki Jean Baptiste gibi partnerimin kendi ten ve ıslaklığının kokusu beni kendimden geçirip vahşice sevişmek, ısırmak, tokat atmak, emretmek isteği ve daha başka hayvansı güdülerimi uyandırırken, buna karşın senin parfüm kokun baştan sona yumuşak, romantik ve bitmeyecekmişcesine bir sevişmeye davet ediyor.

Ama ne yazık ki vakit dar ve ben uzun süre tekrar tadamayacağım sevişmemizin her dakikasının keyfini çıkarıyorum. Ve sana itiraf etmekten çekinmiyorum:ağza almak konusunda senden daha becereklisini görmedim.

Benim için seni mükemmel yapan 2 şey, kokun ve ağza alışını beynimin derinliklerine işleyerek sana yine veda etmek zorunda kalıyorum

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder